Uzun süredir buraya yazmaya fırsat olmadı. Bu sefer de bir albüm kritiği ile yoklayayım dedim.
Benim Sick Of It All ile beraber ilk göz ağrım, 92 de bu müziği dinlemeye başlamama sebep, NYHC un efsanelerinden olan ama her zaman biraz farklı bir duruş sergileyen Biohazard, albüm adını da ithaf ettiği üzere, 20 yıl önceki orjinal kadrosu ile aylar önce kaydettiği "Reborn In Defiance" ı sonunda 20 Ocak tarihinde yayınladı. Albüm kaydından hemen sonra yaz turnesinde de Evan Seinfeld'in tekrar gruptan ayrılması ile bu orjinal kadrodan çıkan son işi duyduğumuz/duyacağımız hemen hemen garanti oldu. (Artık dönmez herhalde.)
Öncelikle şunu söylemeliyim ki, grup 2011 in sonlarına doğru albümden yayınladığı "Vengeance Is Mine" parçası ile bize çok büyük bir fake atmış. Zira bu parçayı referans alan ben ve benim gibiler, haliyle içinde eski dönem Biohazard'dan izler taşıyan, geç dönem bir Biohazard albümü bekledik. Ama açıkçası albümün geneline baktığımız zaman bu beklentinin karşılandığını söylemek mümkün değil.
Albüm geneline baktığımız zaman Biohazard klasiği olacak bir kaç şarkı hariç malesef ki (en azından bu kadrodan beklentiler düşünülürse) vasatı çok da aşabilmiş görünmüyor.
Parçaları tek tek incelersek:
Vengeance Is Mine: Aylar önce yayınlanan parça beni çok heyecanlandırmıştı, hala da heyecanlandırıyor, albümdeki en iyi parçalardan biri. Klasik Biohazard ritmleri, kısa ve içine çeken sololar, Biohazard tarzı karanlık tonlar, kısaca eski dönem Biohazard'dan bolca izler taşıyan son dönem bir Biohazard parçası.
Decay: Aslında bu parçaya pek anlam veremedim, gitar tonları, vokaller, nakaratlar, hiç bir şey Biohazard'a ait değil gibi. Özünde çok iyi ama asla bir Biohazard parçası değil. 90 larda çıkarılmış olsa müthiş bir hit olabilirdi.
Reborn: Yine albümün ağır toplarından sayılacak şarkılardan biri. Biohazard çok sevmeyenlerin en sevdiği, benim gibi çok sevenlerin de en uzak olduğumuz albüm olan Mata Leao ya göz kırpıyor- derken şarkı birden southern metal grubu şarkısına dönüşüveriyor. Değişkenleri çok fazla ama yine de sırıtmıyor.
Killing Me: Kesinlikle grup elemanlarının kişisel sorunlarla boğuştuğu ve en bunalımlı zamanlarında çıkarttıkları New World Disorder albümünde yer alması gerekirdi. Büyük ihtimalle eleştirmenlerce en beğenilmeyecek ama benim çok beğendiğim bir parça. Ama bir Biohazard klasiği olmadığı kesin.
Countdown Doom: Çok da vasatı aşamayan parçayı ancak Danny Schuler'ın muhteşem davulları kurtarıyor.
Come Alive: Albümün hallice olabilecek parçalarından ama nakarata anlam vermek mümkün değil. Sadece nakaratı dinlesem "Godsmack bu çalan" diyebilirim. Gerçekten can sıkıcı.
Vows Of Redemption: İlginç bir girişle birlikte gayet bayık devam eden, yine Biohazard ile pek de alakası olmayan parça. Dinlemesi keyifli sayılabilir ama Biohazard olarak değil.
Waste Away: Albümü taşıyan parçalardan biri. Nakaratlarda yine o "Godsmackvari" hava mevcut ama Come Alive da olduğu gibi can sıkıcı değil ve çok rahatsız etmiyor.
You Were Wrong: Klasik bir geç dönem Biohazard şarkısı diyebiliriz. Yine New World Disorder dan izler taşıyor ve zaman zaman southern metal (hatta rock) havası hakim. Tabi ki beklediğimiz Biohazard bu değil.
Skullcrusher: "İşte Biohazard bu!" dedirten, tartışmasız albümün en iyi parçası. Good ol' hardcore adına ne ararsanız bu parçada var. Dinlerken yerinde durmak mümkün değil. Danny Schuler'ın 92 çıkışlı Urban Discipline de devrim yapıp hardcore un adeta gidişatını değiştirdiği muhteşem aksak davullar, tam da Billy Graziadei ve Bobby Hambel'dan beklediğimiz kesik ritm gitarlar, kısa ve gaz sololar, yüksek enerjili vokal. Kısaca ne ararsak var. Bu parçayı dinledikten sonra insan " e be kardeşim, madem bunu yapabiliyorsunuz, bu albümün gerisi neden böyle?" demeden edemiyor.
Never Give In: Bir önceki parça gibi bu da çok iyi bir "Biohazard parçası". Grubu tanımlayan karakteristik tüm özellikler bu parçada da öne çıkıyor.
Season The Sky: Tek cümle ile özetlemek gerekirse; bu ne amk? Tamam anlıyorum, deneysel ve değişik bir şeyler yapmak istiyor olabilirsiniz ama bunu side projectlerde yapabilirsiniz. Böyle bir parçanın bir Biohazard albümünde yeri olduğunu düşünmüyorum.
Genel anlamda dinlemesi keyif veren, asla sıkıcı ya da kötü olduğunu düşünmediğim ama bir Biohazard albümü, hele ki 20 yıl sonra bir araya gelmiş orjinal kadrodan çıkan albüm olarak bakarsam "dağ fare doğurdu" diyebileceğim albüm. Malesef ki albümdeki bir kaç üst düzey parça dahi Biohazard adına albümü kurtaramamış.
Eksiler: Vokallerdeki düşük performans, şaşırtıcı derecede kötü gelen prodüksiyon, çoğu parçadaki gitar tonları.
Artılar: Danny Schuler'ın özellikle bazı parçalardaki muhteşem davul performansı ve çok sevdiğim davul tonları.
Öne çıkan parçalar: Vengeance Is Mine, Skullcrusher, Never Give In
7/10